Akdeniz tipi beslenme astımdan koruyor!

16 Ekim 2023 - 10:27

Çevresel etkenler ve batı tipi fast food beslenme alışkanlğı bağırsak florasını bozarak kişiyi alerjilere açık hale getiriyor. Besin alerjileri ciddi ve yaşamı riske atan reaksiyonlara neden olabiliyor. En önemli tedavi ve kontrol yöntemi bu besinlerin tüketiminden kaçınmak. 16 Ekim Dünya Gıda Günü dnedeniyle farkındalık yaratmak isteyen Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği uzman hekimleri, besin alerjileri konusunda en güncel bilgileri paylaştı

Besin alerjileri, günümüzün giderek artan sağlık sorunu haline gelmeye başladı ve özellikle çocukların hayatını önemli ölçüde etkileyen tehdide dönüştü. 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde besin alerjilerine yönelik farkındalık yaratmak isteyen Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği hekimleri, alerjiye dair güncel çalışmalardan besin alerjisi hakkında bilinmesi gerekenlere kadar merak edilenleri, nadir alerjileri ve korunma yöntemlerini anlattı.
 
AİD Üyesi Prof. Dr. Ayşen Bingöl, “Besin alerjisi olan kişiye o besinden kaçması söylenir ancak bu o kadar da kolay değil. Bu besinlerin içindeki reaksiyon yapan alerjenlere her yerde rastlamak olası. Herhangi bir restoranda veya paketli gıdada besin alerjeni ile karşılaşma riskiniz yüksek. Aslında sosyalleştiğiniz her ortamda risk artar. Okula giden çocuklarda okul süreci için tedbirler alınmalı okul hemşiresine bilgi verilmeli. Bazı besin alerjilerinde egzersiz ve ilaçlar alerjik reaksiyonlara yatkınlık yaratabilir. Hastaların besinden kaçınmak kadar alerjik reaksiyonun ilk tedavisini bilmeleri önemli. Basit reaksiyonlar anti alerjik ilaçlar ile kontrol edilebilir. Şiddetli reaksiyonlar için adrenalin kalemi bulundurmak ve uygulamasını bilmek gerekli” diye konuştu.
 
İlaç, kozmetik, aşı ve el sanatları malzemelerinin besin alerjeni içerebileceğine dikkat çeken Bingöl şunları söyledi; “Bu maddelerin etiketinde besin alerjeni bildirme zorunluluğu olmayabilir. Ancak içeriğindeki alerjenler reaksiyon nedeni olabilir. Üretici ile iletişime geçmek gerekebilir.  Örneğin aşılar; Bazı aşılar jelatin, süt ve yumurta gibi besin alerjenleri içerebilir. Ailelerin aşı zamanı çocuk doktoruna besin alerjileri olduğunu hatırlatmaları gerekir. Belli planla aşıları yapılabilir. Reçeteli veya reçetesiz yazılan ilaçlar besin alerjeni içerebilir. Bazı ilaçlar laktoz içerir. Laktoz aslında besin alerjeni olmayan süt şekeridir. Ağır süt alerjisi olanlar laktoza karışmış süt proteinleri nedeniyle alerjik reaksiyon gösterebilir. Kozmetik, süt, kuruyemiş, susam, buğday ve soya alerjeni içerebilir. El sanatları malzemeleri de buğday ve yumurta akı gibi alerjenler içerebilir.”
 
Akdeniz diyeti en sağlıklı beslenme modellerinden kabul ediliyor. Akdeniz diyeti, tahıl, baklagil, meyve, sebze, zeytinyağı ve fındık gibi ürünlerin yüksek tüketimi, ılımlı ölçüde kümes hayvanları ve balık tüketimi, az miktarda kırmızı et tüketimi ile karakterize sağlıklı beslenme tarzı olarak öne çıkıyor. Sağlıklı yağ alımı, düşük karbonhidrat, düşük glisemik indeks, yüksek posa, antioksidan bileşenler ve antiinflamatuar etkisiyle kanser ve kardiyovasküler hastalık gibi kronik hastalık risklerini azalttığını ifade eden AİD Üyesi Serkan Filiz, gebelik, emzirme ve çocukluk döneminde Akdeniz diyetine uyumun, astım semptomları üzerine koruyucu etki gösterdiğinin altını çizerek, hamilelik, emzirme döneminde ve erken yaşlarda diyet çeşitliliğinin artırılması, ev yapımı fermente gıdaların tüketilmesinin alerjik hastalıkların önlenmesinde etkili olacağını, sağlık açısından çok önemli olduğunu belirtiyor.
 
“Bundan 15 yıl önce alerji gelişmesini önlemek için alerjik besinlerin diyete eklenmesini 1-2 yaşa kadar geciktirilmesi ve bunun alerji gelişimini engellemesi beklenmekteydi” diyen Prof.Dr. Bülent Şekerel ise bu konuyu şöyle açıkladı; “Bu tutum, besin alerjisinde artışa neden oldu. Bugünkü anlayışa göre besin alerjenleri egzamalı deriden veya solunum yolundan girerek besin alerjisi gelişmesine yol açıyor. Besinlerin sindirim sitemi yoluyla alınması toleransı geliştiriyor. Bebeklerde alerjik potansiyeli olan tüm besinlerin yaşamın ilk 4-8 ayı arasında başlanmasını öneriyoruz. Bunun besin alerji sıklığını azaltması bekleniyor. Çözüm atalarımızın tercihlerine sahip çıkmakta aranıyor.”
 
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Üyesi Doç. Dr. Sait Karaman ise, besin alerjisini önlemek için gebelikte önerilen takviye edici vitamin, mineral, yağ asitleri ve probiyotiklerin olduğunu ifade ederek, yetersiz D vitamini alan veya D vitamin seviyeleri düşük tespit edilen gebelerde takviye gerekli olsa da yüksek doz alımın bebeklerde besin alerjisi gelişimine karşı koruyucu etkisi olmadığını ifade etti. Bağırsak florasını değiştirerek etki eden probiyotik, prebiyotik veya simbiyotiklerin takviyesi atopik dermatit gibi bazı alerjik hastalıkların gelişimine karşı koruyucu etkisi yaratıyor.
 
Kanıt düzeyi zayıf olsa da gebelikte omega-3 yağ asidi, bakır ve C vitamini alan annelerin bebeklerinde besin alerjisinin önlendiğine dair çalışmalar olduğunu belirten Karaman, “Hamilelerin bebeklerinde besin alerjisini önlemek için alerji potansiyeli yüksek olan besinleri diyetlerinden çıkarmalarına gerek yok. Bu besinler normal diyetlerinin parçası değilse, gebelikte tüketmelerine gerek yok. Anne adayları meyve, sebze ve balık içeren sağlıklı ve besleyici diyet yapmalı” diye konuştu.
 
Doç. Dr. Sait Karaman, son yıllarda besin alerjili çocuk sayısının arttğını belirterek, “Sonbahar ve kış aylarında doğan bebeklerde besin alerji riski ilkbahar, yaz aylarında doğanlara göre daha yüksek. Sezaryen doğum besin alerjisi riskini artırıyor. Anne adaylarının beslenme şekillerinde yapacakları değişiklik önemli. Gebelik ve emzirme döneminde meyve sebze ve balık tüketiminin bebeklerde alerji gelişimini önlediğine dair bilimsel kanıtlar var” dedi.