Göçün Formatı mı Değişiyor?

17 Aralık 2021 - 15:26

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 'Günümüzde göçün formatı biraz değişti. Metaverse diye bir sanal evren var. Bilgisayarların olduğu sanal bir dünyaya herkes kendi kimliği ile girecek. Orada blokzincirlerin olduğu bir veritabanı oluşacak. Kişi orada alışveriş yapacak, sokaklarda gezecek, eğlenecek, bitcoinlerini harcayacak ve biriktirecek. Bu da bir göç. Şimdi dijital göç var.' dedi. Tarhan, empati ve göç psikolojisi kavramlarının da altını çizdi.

Üsküdar Üniversitesi ve Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu (TİHEK) tarafından düzenlenen İnsan Hakları Bağlamında Göç ve Mültecilik Paneli’nde günümüzün en önemli sorunlarından göç olgusu insan hakları çerçevesinde ele alındı.


Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı: “Göç esnasında ve sonrasında ciddi insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır”

Pandemi önlemleri çerçevesinde çevrimiçi gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü yapan Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, üniversite olarak her yıl göçmen ve mültecilerin karşılaştıkları sorunları farklı boyutlarıyla ele aldıklarını belirterek “Bugünkü panelimizde insan hakları bağlamında göçmen ve mülteci sorunlarını değerlendireceğiz. Göç ve insan hakları ilişkisi oldukça karmaşık ve çok yönlü bir ilişki olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle uluslararası düzeyde incelendiğinde göç esnasında ve sonrasında yaşanan ciddi insan hakları ihlalleri söz konusu olmaktadır.” dedi.


Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsan hakları, bu çağın doğrusu ve yeni kutsalıdır”

İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile göçü birlikte ele almanın çok önemli bir durum olduğunu ifade eden Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Yönetim Üst Kurul Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Göçün psikolojisini araştırdığımızda en büyük travmatik etkisinin insana yönelik olduğunu söyleyebiliriz. İnsan hakları elbise gibi değil cilt gibidir. Cilt nasıl insanı insan yapan unsur ise insan hakları da önemlidir. İnsan hakları ile ilgili suçlarda süre yoktur. İnsan hakları bu çağın doğrusu ve kutsalıdır.” dedi.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dünya üzerinde en çok sığınmacı Türkiye’de yaşıyor”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘ABD’de bayrağı yırttığınız zaman büyük bir tepki almazsınız ama insan haklarına karşıyım dediğiniz zaman ciddi bir tepki ile karşılaşırsınız.’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Avrupa, kilise ve derebeyliğinin olduğu faşist baskı döneminden özgürlük arayışında olan insanların olduğu bir noktaya geldi. Kültür olarak da bunun kıymetini çok iyi biliyorlar. Özgürlük, temel hayat hakkı, seyahat hakkı, adil yargılama hakkı, dinini yaşama hakkı, yargıya ve adalete başvurma hakkı gibi birçok haklara değer veriyorlar. Böyle hakların olmasına rağmen kölelikten zor kurtuldular. İnsan haklarının bu kadar önemli olduğu bir durumda göç travmatik bir yaşantı olduğu için insan haklarını çok etkiliyor. İnsana bizzat dokunan bir durum. Bir terminolojisi de var. Mülteci, sığınmacı ve göçmen kavramları ayrı değerlendiriliyor. Göçmende gönüllü olarak bir göç durumu var. Mülteci, sığınmış ve kabul edilmiş statüde oluyor. Sığınmacı ise sığındığı ülkeden kabul bekleyen durumda oluyor. Şu an Türkiye’de büyük oranda sığınmacı var. Dünya’da mülteci statüsüne girmemiş en çok sığınmacı Türkiye’de bulunuyor.  Dünya’daki süper güçlerin göstermediği bir hoşgörüyü ve yaklaşımı gösterdik.”

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Türk kültürü ensar ve muhacir ahlakına sahip”

Türk kültürünün ensar ve muhacir ahlakına sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Muhacirler bilindiği üzere Mekke’den göç etmek zorunda kalmışlar ve hicret olmuş. Hicret aynı zamanda İslam takviminin başlangıcı kabul ediliyor. Hicret çok önemli bir tarih olmakla birlikte çok da ciddi bir travmadır. Yaşadığı ve büyüdüğü yerlerden göç etmek zorunda kalmışlar. Birçok alışkanlıklarını, konfor ve güvenli alanlarını değiştirmişler. Yeni bir dünya, yeni bir hayat ve yeni ilişkilere yönelmişler. Kırım göçü gibi göçlerde birçok kimse hayatını kaybetmiştir ve bu göçlerin önemli bir kısmı soykırım haline dönüşmüştür. Böylesi durumlarda insan haklarını korumaya duyarlılık göstermek çok önemli. O yüzden TİHEK’in bu konuya önem vermesi çok kıymetli.” dedi.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Göç yaşayan insanlarla empati kurulmalı”

‘Geldikleri yere gitsinler’ şeklinde söylemlerin meydanlarda yapılmasının kolay olduğunu ifade eden Tarhan, “Onlar sonuç olarak insan. Çocukları, aileleri var. Birçok temel insan haklarını ve ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. İnsanın temel ihtiyaçları; yemek, içmek ve barınmak. Bütün bunları karşılayamayan insanlar varken keyifle oturulabiliyorsa bu bencilliktir. Empati bağlamında en çok konuşulması gereken konu göç psikolojisi konusudur. Nedeni ve şekli ne olursa olsun göç yaşayan insanlarla empati kurmak gerekiyor. Bu empatiyi kurduğumuz zaman göç eden insanların uyumu ve mümkün olduğunda onların kendi vatanlarına geri dönmeleri de daha kolay olacaktır.” diye konuştu.

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Hz. Mevlana da ailesi ile zorunlu göç yaşamış”

Göçlerin tarihte travma etkisi ile birlikte fırsat etkilerini de ortaya çıkardığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerine şöyle devam etti:

“Dünyada büyük göç dalgaları yaşandı. Afrika’dan zorunlu göçler oldu. Şu an Amerika’daki siyahi nüfusun hepsi oranın yerlisi değil. Ülkelerinden kaçırılan ve köleleştirilen insanlar var. Şu an Avrupa nüfusunda da önemli bir göç var. En büyük göç kavşağının da Anadolu olduğunu söyleyebiliriz. Anadolu’da müthiş bir genetik havuz var. Bütün genler gelmiş ve Anadolu’da birleşmiş. Bu coğrafya bütün göçmenlere ev sahipliği yapmış. Bugün Hz. Mevlana’yı anma haftasının son günü. Örneğin Mevlana da göç etmiş. Doğduğu yer olan Behl çok korunaklı ve kalesi olan bir şehirmiş. Moğolların saldırısı üzerine babasının kararı ile Mevlana 10 yaşındayken yaşadıkları yerden zorunlu olarak göç etmişler. Mekke, Medine, Şam, Bağdat, Erzincan’dan sonra Karaman’a yerleşmişler. Karaman’dan sonra ise Konya’ya gitmişler. Bu müthiş bir göç. Bu göç sürecinde Mevlana ortaya çıkıyor. Eğer Belh’de kalsa belki de Mevlana ortaya çıkmayacaktı. Anadolu’ya gelenlerin çoğu göçlerle gelmiş. Atalarımızın çoğu Horasan ve o bölgeden gelme insanlar.”

 


Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “21’nci yüzyılda sanal göçler başladı”

At üstünde yaşayan kültürlerde göçün daha fazla yaygın olduğunu ve kabul gördüğünü belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “21’nci yüzyılda küresel bir hızlı yaşantı olduğu için şu an sanal göçler var. Günümüzde göçün formatı biraz değişti. Metaverse diye bir sanal evren var. Bilgisayarların olduğu sanal bir dünyaya herkes kendi kimliği ile girecek. Orada blokzincirlerin olduğu bir veritabanı oluşacak. Kişi orada alışveriş yapacak, sokaklarda gezecek, eğlenecek, bitcoinlerini harcayacak ve biriktirecek. Bu da bir göç. Şimdi dijital göç var. Farklı ülkelerden birbirleri ile tanışıp Türkiye’de evlenen insanlar var. Bu da teknolojinin ve hareketliliğin getirdiği bir göç. Bütün bunların sosyolojik ve psikolojik uzantıları var. Göç, insanların temel haklarını ve ruh sağlığını etkiliyor, sosyal değişimlere sebep oluyor. Böyle durumlarda doğru pozisyon alanlar, yeniliği yakalıyorlar. Yanlış pozisyon alanlar tarihin çöp sepetinde kalıyorlar.” dedi.  


Yılmaz Bölükbaşı: “Ülkemizde 3 milyon 739 bin 240 adet Suriyeli geçici olarak yaşıyor”

TİHEK Başkan Yardımcısı Yılmaz Bölükbaşı, kurum olarak insan hakları alanında yaptıkları çalışmalardan detaylı şekilde bahsetti. Ülkemizde 2021 Aralık ayı itibariyle 3 milyon 739 bin 240 Suriyeli’nin geçici olarak ülkemizde yaşadığını belirten Yılmaz Bölükbaşı, “Bunların yanı sıra şartlı mülteci dediğimiz veya ikinci koruma altındaki kişiler toplam 5-5.5 milyon ülkemizde yabancı göçmen bulunmaktadır.” dedi. Göç, iltica ve insan ticareti denildiğinde bir kanadı kırık kuşun görüldüğünü ifade eden Bölükbaşı, “Bu kanadı kırık kuşlarla yani kırılgan yapıdaki kişilerle ilgili anayasa, uluslararası sözleşmeler ve mevzuatta belirtilen tüm hak ve özgürlükler çerçevesinde kurum izleme yapıyor.” dedi. Yılmaz Bölükbaşı, öncelikle göçmen ve mültecilerin aile birliğine ve aile yaşamına saygı çerçevesinde çalışmalar yaptıklarını söyledi.


Doç. Dr. Arzu Güler: “İltica devletlerin eğer isterlerse sağlayacakları bir koruma kurumudur” 

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nden Doç. Dr. Arzu Güler, bir insan hakkı olarak iltica hakkını uluslararası hukuk bağlamında değerlendirdi. Doç. Dr. Arzu Güler, iltica hakkını “Zulüm karşısında başka devletlere sığınma talebinde bulunma ve sığınma olanağından yararlanma hakkı” olarak tanımlayarak iltica hakkının önündeki engellerin bağlayıcılık sorunu, iltica hakkının kime tanındığına dair belirsizlik ve iltica hakkına erişim zorluğu olarak sıraladı. Doç. Dr. Arzu Güler, “İltica devletlerin eğer isterlerse sağlayacakları bir koruma kurumudur. İltica başvurusunu kabul edip etmemek devletlerin egemenlik hakları dahilindedir.” diye konuştu.


Reyhan Elmazovska: “Dünyada 34 milyon mülteci çocuk bulunuyor”

Üsküdar Üniversitesi’nden Reyhan Elmazovska ise “Göçün Görünmeyen Yüzü: Çocuklar” başlıklı sunumunda hedef ülkeye ulaşırken transit yani geçiş ülkelerinde karşılaşılan zorluklar ve tahribatlardan en çok kadın ve çocukların etkilediğine dikkat çekti. BM verilerine göre dünyada 18 yaşından küçük korunmaya muhtaç mülteci çocuk sayısının 34 milyon olduğunu kaydeden Elmazovska, “Bu noktada darbenin en büyüğünü de kayıp ve kaybolmaya devam eden mülteci/göçmen çocukların aldığına şüphe yoktur. Yaşam, sağlık, eğitim haklarındaki ihlaller özellikle çocuk ” dedi.