Mesut Bahtiyar

Gazeteci - Yazar Prof. Dr. Erkan Sevinç, bu kez Zeki Müren’i kaleme aldı. Müren’in hayatından kesitler aktaran Prof. Dr. Sevinç, “okulu bittiği gibi gazinocuların peşinden koştuğu pırıl pırıl bir gençti” dedi.

Mesut Bahtiyar

Gazeteci - Yazar Prof. Dr. Erkan Sevinç, bu kez Zeki Müren’i kaleme aldı. Müren’in hayatından kesitler aktaran Prof. Dr. Sevinç, “okulu bittiği gibi gazinocuların peşinden koştuğu pırıl pırıl bir gençti” dedi.

Mesut Bahtiyar
14 Eylül 2019 - 12:12

TRT İzmir Televizyonu’nun fuardaki stüdyosunda hummalı bir faaliyet var. Bodrum’dan önemli bir konuk bekleniyor. Bekleyenler sadece bizler değiliz. Aynı programda yer alacak Ajda Pekkan ve Muazzez Ersoy da bekleyenler arasında. Konuk geliyor ve hemen makyaj odasına alınıyor. Bu arada iki çift laf ediyorum. Manolya Bahçesi’nde sahne aldığı fuar günlerinde az takılmazdı bana , Cem Karaca ile yakın arkadaşlığım nedeniyle “Yine Cem için geldin,bize geldiğin yok” diye.

Görevlilerle sohbet etti, yayına girdi,şarkı söyledi. Daha sonra dönemin TRT Genel Müdür Yardımcısı Altan Kıyalsanatçıya Türk musikisine yaptığı hizmetlerden ve “Batmayan Güneş” adlı dizinin yapımındaki katkılarından dolayı teşekkür etti. Bir de sürprizi vardı TRT nin. Sanatçının 1951 senesinde Ankara Radyosu’nda ilk şarkısını söylediği mikrofonu hediye edeceklerdi. Çok heyecanlandı. Oturduğu koltuktan güçlükle kalktı. Büyük bir gayret sarfederek birkaç adım attı ve sunucu Hülya Aydın’ın eline sımsıkı tutunarak ayakta durmaya çalıştı. Son gücünü kullanarak şu birkaç cümleyi söyleyebildi:” Böyle bir sürpriz beklemiyordum. Hayatımın en büyük anısı. O yıllara iniyorum. Ağlayayım mı,güleyim mi”. Bunlar son cümleleriydi. Sanat Güneşi 24 Eylül 1996 da batmış, Türkiye’nin ilk ve tek sivil paşası kendi ifadesiyle adı Mesut soyadı Bahtiyar olan Zeki Müren dünyaya veda etmişti.

Geride 300 ü aşkın şiir, 100 ün üzerinde beste, 500 ü aşkın plak, 18 sinema filmi, bini aşkın desen ve kulaklarımızdan silinmeyecek hiçbir ölçüyle ölçülemeyen güzellikler bırakarak.

Müren’in sesinin güzelliğini ilkokul öğretmenleri keşfetmiş. Müsamerelerde hep başrol oynamış. Ortaokul bittiği zaman içindeki müzik aşkını bastıramaz hale gelmişti. Bursa ona dar geliyordu. İstanbul Bebek’te Boğaziçi Lisesi’ne yatılı olarak kaydoldu. Ünlü bestekar Şerif İçli ve Kadri Şençalarokulda ders vereceklerdi,ilk kayıt yaptıran Zeki oldu.Ve ilk bestesi lisede 14 yaşındayken radyoda okundu.

Lise bittiği gün Zeki Müren plakçıların,gazinocuların,filmcilerin peşinde koştuğu pıırl pırılbir gençti. Güzel Sanatlar Akademisi’ni seçti. İlkokuldan beri sadece müziğe değil resme ve güzel sanatlara olan ilgisi sınavı kolaylıkla geçmesini sağladı. Bir yandan akademiye devam ederken bir yandan da radyo programlarını sürdürüyor,plaklar yapıyordu. İlk altın plak 1955 de doldurduğu “Manolya” ile geldi. Sırada Yeşilçam vardı. İlk film teklifi baba dostu İhsan Doruk aracılığıyla oldu. Başrollerini Cahide Sonku ile paylaştığı “Beklenen Şarkı” büyük başarı elde etti. Okul da bitmişti. Yani artık gazinocuları rededeceği bir bahanesi de yoktu. Küçük Çiftlik Gazinosu’nun sahibi Mahmut Alnar bu fırsatı değerlendirdi. “Okulunuz bitmiş Zeki bey,size gecede 1200 lira teklif ediyorum.Evet mi hayır mı?”

Gecede 1200 lira! O yıllarda bu parayı bir gecede kazanmak hayal bile edilemezdi. Gala gecesi izdihamı önlemek için patron itfaiye ile müşterilerin üzerine su sıktırmak zorunda kaldı. Sahne giysilerinin modelini çiziyor, kumaşını beğeniyor ve diktiriyordu. Her birinin de bir başka adı vardı kostümlerinin.

Kendi modasını kendi yaratıyordu. Neler yoktu ki bu modada..Bir gün pullar,payetlerle süslü pırıl pırıl bir ceket, başka bir gün rengarenk mini etekli kostüm. Konuşma tarzı,hitap tarzı da adeta bir devrimdi. Seyircilerine “siz”deronlara duyduğu sevgiyi ve saygıyı öylesine güzel bir Türkçe’yle ve öylesine şahane şekilde dile getirirdi ki izleyiciyle kurduğu bu diyalogu hiçbir sahne sanatçısı başaramadı.

Sahne,sinema,tiyatro,müzik,özel yaşam derken sağlık eğrisi de hızla aşağılara düşüyordu. Ayakkabılarının önünü kestirip öyle giymeye başladı. Ayakları görünmesin diye de sahne önünü çiçeklerle kapatıyordu. Teşhis damar hastalığıydı. Tek tedavi kortizonlu iğneler. İlaçlar nedeniyle bir ayda tam 14 kilo aldı. Sonra Ege Tıp..Sonra Houston. Bir sabah gazeteleri okurken gözüne bir ilan ilişti. Bodrumda kiralık ev. Evi kiralamadı,satın aldı. İşte bugün müze olan ev bu ev. Onun sahne giysileri,el işlemeli pelerinleri, apartman topuklu lame çizmeleri,takıları,kayıtcihazları,plakları,fotoğrafları, son otomobili hepsi bu evde.

Vizontele’nin unutulmaz repliği “Zeki Müren de bizi görecek mi?”. İzmir Enternasyonal Fuarı’nda sevgili Mikrop Hikmet’i bir yerlerden izliyorsa mutlaka görüyordur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum