“Tarım arazileri tarıma geri kazandırılsın”

Ülke genelinde atıl durumda bekleyen tarım arazilerinin yeniden işlenebilmesi, tarımsal üretimin cazip hale getirilmesini isteyen İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, çözüm yolu olarak sözleşmeli tarımı gösterdi

“Tarım arazileri tarıma geri kazandırılsın”

Ülke genelinde atıl durumda bekleyen tarım arazilerinin yeniden işlenebilmesi, tarımsal üretimin cazip hale getirilmesini isteyen İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, çözüm yolu olarak sözleşmeli tarımı gösterdi

“Tarım arazileri tarıma geri kazandırılsın”
29 Mart 2023 - 15:34

İzmir Ticaret Odası Mart ayı Meclis Toplantısı’nda konuşan Başkan Işınsu Kestelli, deprem ve sellerde yaşanan kayıpları hatırlatarak, “Artık bu çığlığı duymak, dünyanın bu en değerli topraklarında doğayla, iklimle, habitatla barışık yaşamayı içselleştirmek zorundayız” dedi. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ne de değinen Kestelli, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve emeği geçenlere teşekkür etti.
 
Dünyadaki gelişmelere değinen Kestelli, “Sorunlardan olağanüstü bir refleksle kendini ayrıştıran Çin’in performansı dikkat çekici. IMF, Çin’in bu yıl büyüme oranının geçen yıla göre 2 puan artışla yüzde 5,2’yi bulabileceğini öngördü. Böylece 2023’te dünya ekonomisindeki büyümenin üçte biri Çin’den gelmiş olacak. Çin’deki bu toparlanmayı önemsiyorum. Pandemide bu ülkeye alternatif arayan tedarik zincirlerinin statükoya dönmesini ve yeni bir paradigma yaratmasını sağlayabilir” dedi.
 
Kestelli, “Bu süreçte ülke gündeminde deprem sonrası faaliyetlerle iç içe geçen seçim çalışmalarını ve ekonomide ‘bekle gör’ dönemini yaşıyoruz. 14 Mayıs’taki seçimlerde kazanmak adına partiler çeşitli adımlar atıyor, ittifaklar kuruyor. Gidilen yolun normal olduğunu düşünüyorum. Kadın haklarından taviz verilmemesi hayati ve bu konuda gerekenlerin acilen yapılması gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için dört ismin yarışma yeterliliği aldığını görüyoruz. Umarım ülkemiz için hayırlı sonuç neyse sandıktan o çıkar. Tüm adaylara başarılar diliyor ve seçim sürecinde söylemlerin, ‘bağcı dövmek değil, üzüm yemek’ üzerine inşa edilmesini diliyoruz. Bir Çin atasözü ‘Uçurumun kenarında atın yularını çeksen de fayda etmez’ der. Ekonomide uzun süredir, tabir yerindeyse bıçak sırtı dengede gidiyoruz. Enflasyon-kur-faiz dengesinde sürdürülebilirlik kaygıları zirvede. Ekonominin risk biriktirdiği ortamda finansmana erişim, herkes için daha da zor. Ekonomi yönetiminden tüketiciye ülkedeki tüm bileşenlerin irrasyonel davranışları, durumun daha hızlı bozulmasına yol açtı” diye konuştu.
 
Seçimlerden sonra ekonomiyi küçültmeden, işsizliği artırmadan enflasyonu düşürmek için yapılacak şeyleri sıralayan Kestelli, şöyle konuştu; “Hızla yapısal reformları devreye sokarak yeni bir denge bulmak ve bir süre sonra iyileşen beklentilerle birlikte enflasyonun da düşüşe geçmesini sağlamaktır. Uzun ve yorucu bir mücadele dönemi bizi bekliyor. Yapısal reformların yol açacağı maliyeti adil şekilde göğüslememiz şart görünüyor. Her kesimin, acı ilaç içmeden biriken sorunların ortadan kaldırılamayacağı gerçeğine kendisini hazırlaması gerektiğini düşünüyorum.”
 
Geçen hafta TBMM’de “7442 sayılı Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin kabul edildiğini hatırlatan Işınsu Kestelli, “Teklifte bizi de etkileyeceğini ve tarım sektörü için önemli olduğunu düşündüğüm üç konu yer alıyordu. Bunlardan birincisi; kullanılmayan tarım arazileriyle ilgili. Mülkiyeti gerçek ve tüzel kişilere ait olup, çeşitli nedenlerle üst üste iki yıl süreyle işlenmeyen tarım arazilerinin tespit edilmesi, ekonomiye kazandırılması ve uygun şekilde kiralanarak kamu yararına kullanılması amaçlanıyor” dedi.
 
Tarımsal üretimi artırmak için ekilemeyen arazilerin kullanımının önemini vurgulayan Kestelli, “Tarım arazilerini etkin kullanmalıyız. Teklifteki 2. düzenleme sözleşmeli üretimle ilgili. Üreticinin pazarlama, sanayicinin hammadde tedarik risklerini minimuma indiren model olan sözleşmeli üretim, ülkemizde yaygınlaştırılamamıştı. Sözleşmeler her iki tarafın çıkarlarını yeterince koruyamıyordu, anlaşmazlıkları hızlı çözüme kavuşturacak kurumsal yapının bulunmuyordu. Düzenleme ile sözleşmeli üretimde irade serbestisi esas alınsa da ihtiyaç halinde Bakanlığın belirlediği ürün veya ürün gruplarının sözleşmeli olarak üretilmesi, mücbir sebepler harici sözleşmeye uymayan taraflara sözleşmedeki ürün bedelinin yüzde 20’sinden az, yüzde 50’sinden fazla olamayacak ceza uygulanması, sözleşmeye tabi ürünlere veya üretim varlıklarına sigorta yaptırılması, anlaşmazlıklarda arabulucuya başvurulması ön şartı ve başvurudan itibaren iki hafta içinde sonuçlandırılması öngörülüyor. Sözleşmeli üretimin özellikle gıda sanayi için çok faydalı bir model olduğuna inanıyorum. Özellikle anlaşmazlıkların çözümü konusunda başlangıçta bazı sorunlar yaşanabileceğini düşünsem de zaman içerisinde sistemin etkin çalışmasına imkân sağlayacak eksikliklerin giderileceğine inandığımı da ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
 
Düzenlemede yer alan ve en önemli gördüğü konunun ise “üretim planlaması” olduğunu açıklayan Kestelli, görüşlerini şöyle açıkladı; “Sektörün tüm paydaşları bu konunun tarımın en önemli sorunları arasında ilk sıralarda geldiği konusunda sanırım hem fikir. Üretimde planlama olmaması piyasada arz ve talep dengesini bozduğu gibi, fiyatlarda aşırı oynaklığa, üretici gelirlerinde bozulmaya, tüketicilerin gıdaya ulaşmasında sorunlara, dış ticaret dengesinde bozulmaya, gıda güvencesine ilişkin risklerde artışa neden oluyor. Tüm bu saydıklarım üretim planlamasının tarımın ekonomik sürdürülebilirliğine etkileriyle ilgili. Son yıllarda yaşadıklarımız, planlamaya pek çok farklı açıdan zorunlu olduğumuzu kanıtladı. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de doğal kaynaklar baskı altında. Son 20 yılda ekilebilir tarım arazilerimizin yüzde 10’u olan 2,7 milyon hektar alanı kaybettik. Su kaynaklarımız azalıyor. Etkili adımlar atılmazsa, 2030’daki nüfus tahminlerine göre ülkemizin su fakiri olması bekleniyor. Yanlış tarımsal uygulamalarla topraklarımızın kalitesi her geçen gün bozuluyor. Topraklarımız yorgun ve 3’te 2’sinde organik madde miktarı yeterli değil. İklim krizi doğal kaynakları geri döndürülemez şekilde etkiliyor. Gelecekte hangi ürünü, ne kadar, nerede, hangi koşullarda üreteceğimize karar vermek zorundayız. Üretim planlaması yapmaya tarımın çevresel sürdürülebilirliği için de mecburuz. Mecliste kabul edilen düzenleme, bir taraftan Bakanlığın havza veya işletme bazında asgari ve azami üretim miktarlarını belirlemesine imkân sağlarken, diğer taraftan Bakanlıkça belirlenen ürün veya ürün gruplarının üretimine başlanmadan önce izin alınmasını öngörüyor. Kısacası, daha önce havza bazlı destekleme ödemesi gibi piyasa araçlarıyla yapılmaya çalışılan üretim planlaması, bundan sonra çok daha kontrollü olarak yapılmaya çalışılacak. Umut ediyorum ki, yapılan düzenlemeler etkin bir şekilde uygulanır ve ülkemizde yıllardır önemli sorun olan üretim planlaması, sözleşmeli üretim ve tarım arazilerin boş kalması sorunlarında kalıcı bir iyileşme yaşanır.
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum